Page 14 - Life in Life - Haziran 2019
P. 14
çocuğum. Sıcak kumda yürüyoruz, kum ayaklarımı
yakıyor. Çevresi deniz suyuyla ıslanmış branda
bezleri ile kaplı kadınlar hamamına giriyoruz.
Tahtadan yerler ıslak, ayaklarım kayıyor. Kapıda
bir delikanlı duruyor. İki kolu dirseklerine kadar
boy boy kol saatleriyle dolu.’ Burada okuyucu bu
delikanlıyı saat satıcısı sanıyor ama değil. Bu o
zamanın plajlarının çok değişik özelliklerinden
biri: ‘Annemde saatini ona emanet ediyor.
Delikanlı annemin de saatini koluna takıyor.
Bir boş kabin arıyoruz hepsi dolu. Kadınlar
merdivenlerden suya iniyorlar.’
1947’de Suat Derviş’in Gece Postası gazetesinde
tefrika edilmiş ve sonradan da basılmış olan
kitabı ‘Kendine tapan Kadın’da sonu perişanlıkla
bitecek olan lüks yaşama özenen Sârâ bir
arkadaş gurubuyla adalara giderler: ‘Bir buçuk
saat dolaştıktan sonra Ada’da Yorgolu’da
durdular. Ve hepsi soyunup denize atladı. Sârâ
yüzmesini Yenikapı’da öğrenmişti.’
Siyah beyaz fotoğraflarla dolu eski İstanbul
kartpostallarını içeren kitabın sayfalarını
çevirdikçe masal izler gibi izliyoruz İstanbul’u.
Denizinde sakladığı güzellik tanrıçası Venüs’ü
kaybetmiş İstanbul. Sandık odasında ne var
ne yok dağılmış, kaybolmuş. İşte şu birkaç
belge kitap fotoğraf var o kadar. Albümün son
sayfasında Sürayya plajı’nın kaybolan Venüs
Heykeli’ne bakakalıyoruz.
14