Page 15 - Life in Life - Ocak 2019
P. 15
Karanlık düşmüş, taş binalar arasındaki dar sokağı
aydınlatan sokak lambaları yanmıştı. Gündüz
geçtiğim sokaktaki mimari taşların akı turuncuya
bürünmüş sanki başka bir sokak olmuştu. Sokak
lambalarının etrafındaki ışıktan hâlenin sarısı
gecenin karanlığında dağılırken renk değiştiriyor,
turuncudan kırmızıya siyaha akıyordu. Mardin’in bu
dar sokağında sadece gece olmamış, ışığın etkisiyle
günler, yer, şehir ve düşüncelerim değişmişti.
Enis Batur Ada Defterlerine aldığı notlarda buna
benzer bir duygudan bahseder. Heybeli’de kaldığı
dönemlerde Burgaz’ın ucundan güneşi batırmıştır.
Güneş batışının renklerine kapılmış ilerler: ‘Bir at
geçti yanımızdan. Nizam’da sokak lambaları yandı.
Denizi tarayan hafif rüzgar kesildi birden. İskeleye
doğru inerken bir mevsimin değil bir dönemin
kapandığı duygusuna kapıldım.’
Gece, sokak satıcıları için yol, bereket, rızk
kapısıdır. Bozacının yavaş yavaş yaklaşan sesi
duyulur. Sıcak evinizin kapısını açıp kapınıza
kadar gelmiş bozadan alırken, kapınızı kapatana
kadar, gecenin soğuğu iliklerinize işler. Sonra
bozacı sokak lambası ışığında uzaklaşan sesiyle
yoluna devam eder. Orhan Pamuk’un Kafamda
Bir Tuhaflık romanının kahramanı Mevlut da
sokaklarda boza satmaktadır: ‘Ekim ayından Venedik’de pembe camlı gösterişli sokak
itibaren her akşam boza satmaya başladı. Boza lambaları gece bir arada uyuklayan gondolların
satarken geceleri sürekli yürüdüğü için gözünün üzerinde yanar. Suyun oynayışlarıyla birbirine
önünden güzel resimler ve tuhaf düşünceler değerek bir piyanonun tuşları misali ahenkli
geçiyordu. Bazı mahallelerde geceleri tek müzik oluşturan gondolların her hareketiyle
yaprak kımıldamadığı halde ağaç gölgelerinin ışık yer değiştirerek saatlerce seyredilirken
kıpırdadığını, sokak lambaları kırık yada sönük başka ve çok güzel bir diyarda olduğunuzu
olan mahallelerde köpek çetelerinin daha cesur ve kanıtlamaktadır. Joseph Brodsky, Venedik
kabadayı olduğunu, elektrik direkleri ve kapılara üzerine denemelerinde bu sihirli şehrin ışıklarla
yapıştırılan sünnetçi ve dersane ilanlarının son oyununa takılır: ‘İki ucu da sonsuzlukla
heceleri arasında kafiye olduğunu o günlerde kırpılmış bir köprü, suyun simsiyah kavisi
keşfetti.’ Ve Bozacı Mevlut sokak lambaları üzerinde kemer oluşturuyordu. Yabancı
ışığında İstanbul gecelerinde gezindiğinde, aslında diyarlarda, geceleri son sokak lambasıyla
kafasının içinde gezdiğini farkına varır. çıkagelir sonsuzluk; buradaki de yirmi metre
ötemdeydi işte çıt çıkmıyordu.’
15
15