Page 11 - Life in Life - Haziran 2016
P. 11
Affedin beni lütfen, şimdi biraz kendimden
bahsedeceğim. Asıl mesleğimi boşverirsek eğer;
çok fazla sayıda hobisi olan biriyim ve elbette İlk dijital kameram Practica markaydı ve
bunların başında da fotoğrafçılık geliyor. Daha 1 megapiksel di. O yıllarda Kadın doğum
sübyan mektebinde 5.Sınıfta iken(şakatabiki hekimleriyle beraber çalışıp, ağrısız doğum ve
o kadar da yaşlı değilim ama Dallas/Kara ağrısız sezaryen kavramının yaygınlaşması için
şimşek kuşağı olduğumu söyleyebilirim), nerden efor sarf ediyorduk. Kadın doğum hekimlerinin
duyduysam zeytinyağlı bir kağıt ve conserve doğum esnasındaki fotoğraflerını çekip, kendi
kutusu ile Çinli düşünür Mozi’nin (M.Ö. 470- imkanlarımla bir kaç tanıtım broşürü hazırladım.
390)icatettiği “Camera obscura”yı yapmış Tam da bu çalışmalar sırasında aklıma spontan
ve başarısızlığın tadına doymuştum. Elbette bir fikir geldi: Şöyle bir parlak fikirdi.
yılmadım. Ortaokulda fotoğrafçılık klübüne –Neden hastaların bebeklerinin doğum fotoğraflarını
girince rahmetli babam bir İngiltere seyehatinden yeni teknolojiyle çekip daha hastaneden çıkmadan
dönerken bana hayli değerli bir fotoğraf onlara hediye olarak vermeyeyim ki; diye düşündüm.
makinas ıgetirmişti. Yıllarca onunla oyalansam
da üniversite yıllarımda “Doğu bloku”nun Hemen bir renkli printer alıp işe koyuldum.
parçalanmasının verdiği avantajla meşhur Zenit Doğum eylemi ve bir bebeğe kavuşmak, hastaneye
12xp’me kavuşmuş ve onunla nice alengirli yatış sebepleri içinde hastalık olmayan tek ve
fotoğraflar çekmiş görsel efektler üretmiş, halen biricik sebeptir; dahası hatırlamak istediğmiz
daha dijitale çevirmeye gözümün kesmediği Şrek belkide en muhteşem anımızdır. Önceleri sadece
vari bir fotoğraf arşivi edinmiştim. bebekleri çekip anneye veriyordum, sonra Kadın
doğum hekiminin elindeki bebeği pozladığım
da bu hekiminde unutulmamasını sağlamıştı.
Artık cerrahlar da kareye girmek istiyorlardı. İşi
biraz daha ilerletdiğimde en önemli fotoğrafın
“anne bebek ve cerrahın” aynı kareye girdiği
enstantane olduğunu farkettim. Artık bu pozu
çekerken anneye mutlaka gülümsemesini
söylüyor, bebişin minik elinin annenin parmağını
tutmasını sağlıyor, cerrah ve ekibini de kareye
sığdırıyor bu şekilde unutulmaz anları zamana
kazırcasına anılara kayıt ediyordum. Bazı
zamanlarda bebişler bile gülermişçesine bir
ağız hareketiyle deklanşöre takılıyorlardı.
Cerrahlara da; maskelerinin arkasından da
Bu arada; bilirsiniz, zaman denilen olsa, gülmelerini bunun gözlerine yansıyacağı
makinenin duraksaması sözkonusu olmadığından komutunu veriyordum. O kadar etkili olmuştu
yıllar bir birini kovalar ve dijital teknoloji benim ki bu taktiğim, hem cerrahlar hem de hastalar
12xp’yi unutulmuş mahsun bir halde yatmaya nerdeyse bu fotoğrafları diğer meselelerin önünde
sürükler. Artık 2000’li yıllardayızdır ve ben sanırım sorar olmuşlardı. Zaten bir ameliyathane çalışanı
günümüzde yüksek sınıf ihtisas dalı sayılabilecek olmam hasta mahremiyetini bilmem, özenli
bir fotoğrafçılık alanının zannediyorum ki çalışmam çok başarılı bir doğum fotoğrafçısı
ülkemizdeki kurucusu ve ilk profesyoneli olmamı sağlamıştı. Fotoğraflarını çekip verdiğim
olmuşumdur. Dolayısıyla aşkı fotoğraflamaya hasta ve cerrahlar yıllarca bayramlar gibi önemli
da, ilk defa o tarihlerde başlamıştım. Bu işin adı günlerde arayıp sormayı devam ettirdiler.
“Doğum fotoğrafçılığıy” dı…
11 11 11 11