Anjelika Akbar
Besteci ve piyano sanatçısı
Anjelika Akbar kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Aslında Anjelika Akbar kimdir sorusuna çok sade cevap verebilirim. Görünüşe göre ben besteci ve piyanistim, eğitimciyim. Ve müzik eğitimi açısından geçilebilecek en yüksek derecelere kadar ulaşmış gibi görünsem de, aslında kendimi her an müzikte ilk adımları atıyor gibi hisseden biriyim. Son yıllara kadar dünyaya müzik için geldiğimi düşünüyordum. Ama daha sonra anladım ki benim asıl amacım ve görevim insan olmak. İnsan olmak kolay değil ve çok çalışma ister. Ve bu insanolma yolculuğunda benim için çok güzel bir yol arkadaşıdır müzik. Kendimi öyle anlatabilirim.
Türkiye’ye nasıl geldiniz? Ülkemizde mutlu musunuz?
Henüz Sovyetler Birliği dağılmadan önce eşimle birlikte Türkiye’ye UNESCO üyesi olarak geldim. Uluslararası bir film projesinde eşim senaryo yazarıydı, ben ise bestecisiydim. Türkiye’ye geldiğimiz zaman karnımda büyük oğlumu taşıyordum ve doğum için burada kalmak icap etti. Daha sonra bir iki ay oğlumu biraz yetiştireyim,
seyahate hazır olabilsin diye beklerken Sovyetler Birliği dağıldı. Ve orada başlayan olaylar sonucunda annem ve ailem bu şekilde bebekle o karışık zamanda dönmemem gerektiğini söylediler. Fakat aslında ben ilk günden beri Türkiye’ye aşık oldum ve kalbim burada benim yaşayacağım yer olarak Türkiye’yi gösterdi. Dolayısıyla olaylar
böyle geliştiği zaman hiç benim için şaşırtıcı olmadı ve ben kalbimi dinleyen bir insan olarak bütün hayat boyunca bu anlamda da kalbimi dinledim ve artık burada kaldım. Türkiye’de tabi ki mutluyum çünkü öyle olmasaydı burada bu kadar yıl kalmazdım. Türkiye vatandaşı da olmazdım. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra çok
geniş, milletler anlamında karışık olan melez olan ailemin birçok üyesi dünyanın birçok ülkesine yerleşti. Avrupa’da, Amerika’da… ve beni herkes sürekli olarak yanlarına çağırıyordu. Fakat ben hiçbir zaman gitmeyi düşünmedim. Çünkü burayı gerçekten seviyorum ve kıymet veriyorum.
Müzik sizin için çocukluğunuzdan beri var olan birşey, sanki ‘müzik’ için doğmuşsunuz. Çok erken yaşta fark edilmiş bir yeteneksiniz. peki müziği nasıl tanımlarsınız? Sizin için anlamı nedir?
Biz müziği aslında oldukça dar bir şekilde algılıyoruz. Hâlbuki müzik, armoni, ahenk ve ses bütün evreni saran bir olgudur. İnsanların müziğe karşı çok duyarlı olmasının altında şu sebep yatıyor; müzik bir titreşimdir ve biz atomlarımız sürekli olarak titreşiyoruz. Yani biz müziğe diğer sanatlara olduğundan daha çok açık oluyoruz. Çünkü bizim içimizdeki titreşim müziğin titreşimiyle rezonansa giriyor. Müzik dediğimiz ve müzik eserleriyle sınırlandırdığımız müzik olgusu aslında genel olarak ses olgusu olarak bakılmalı. Ve böyle bakarsanız doğanın sesleri, insanın içinde taşıdığı sesler, insanların iletişim kurdukları konuşmalar onlar her
şey sestir. Ve o seslerin uyumu ya da uyumsuzluğu bizi sürekli olarak etkiliyor. Onun için müziğin ne olduğunu anlamak ve anlatmak içinde referans noktası olarak ses olgusu ve titreşim olgusu almalı. Bu arada bu konuda şu anda bir kitap yazıyorum. Yakın zamanda Destek Yayınlarından çıkacak. Bu kitapta da tam olarak sesin doğasını ve müziğin gücünü konu olarak işliyorum. Ve birçok örnekte insanlara sesle ilgili ve müzikle ilgili algısını biraz daha derinleştirmeyi umuyorum.
Türkiye’de müziği nasıl değerlendirirsiniz?
Türkiye, Anadolu çok müzikal bir kültür. Hem insanların şu anda taşıdıkları müzik yetenekleri çok net görünüyor. Hem de Türkiye’de ki kültürel katmanları ve kültürel mozaiği çok zengin ve asırlara dayanıyor. Dolayısıyla müzik kültürü çokludur ve çok renklidir. Bu da insanların günlük hayatının içinde müziğe çok fazla yer vermelerine sebep oluyor ve müzik eğitimi olsa da olmasa da çok yoğun olarak doğal müzik yetenekleri görüyorum her yerde. Tabi doğru eğitimle bu yetenekler daha da gelişiyor ve pekişiyor.
Hayatınızın nasıl bir yerindesiniz?
Beste yapmak tam anlamıyla hiçbir zaman ne olduğu anlatılamaz. Hatta sadece müzisyen değil, müzisyen olan ama beste yapmayan insanlara bile bu anlatılamaz. Ama ne durumda ve nasıl yapıyorum? Bir kere buna ilham demiyeyim ama kalbime dokunan herhangi bir konu varsa o kalbimde müzik diline tercüme oluyor öyle diyebilirim. Yani her şey o kalbe gelen bir dokunuşla başlıyor. Bu da her şey olabilir. Bir insanın bakışı, bir tablo, okuduğun bir roman, sokakta şahit olduğun bir olay ya da dünyada eskiden var olmuş ve ilgini çeken yine bana dokunan her şey olabilir. Düşünün ki biz etkilendiğimiz bir şeyi insanlara aktarmayı seviyoruz. Öyle alıştık. Yani sözlü olarak bir şey gördük, bir şey yaşadık bir şey okuduk, sözlü olarak en azından yakınlarımızla paylaşmayı seviyoruz. Çünkü iletişim kurma üzerine hayatımız. Ben bunları tabi ki sözlü olarak da anlatırım ama benim anlatım biçimim müzik diliyle. Onun vasıtasıyla iletiyorum. Her bir olay, dolayısıyla her bir beste için kullandığım müzik dili farklı oluyor. Kimi zaman çok romantik olabilir, kimi zaman avangarttı, alışılmamış seslerle, enstrümanlarla olabilir. Kimi zaman çok basit bir melodiyle, kimi zaman ancak müzik eğitimi görmüş olan bir insanın algılayabileceği yoğunlukta müzik olabilir. Dediğim gibi hepsi işlediğim konuya bağlı olarak değişiyor
Besteleriniz arasında sizin için en özeli hangisidir?
Bestelerim arasında çok özeli aslında yok. Hepsinin özel bir hikayesi var, hepsi benim için kıymetlidir. Bestelere çocuk gibi bakarsanız, anne baba için bu çocuğu daha çok seviyorum, bu çocuğu daha az seviyorum, bu daha kıymetlim, bu daha az kıymetlim gibi bir ayrım olamaz. Benim için en azından olamaz. Bu anlamda bütün bestelerim benim için eşittir.
Özel hayatınızda neler yapıyorsunuz? Müzik dışında sizi gerçekten mutlu eden şeyler neler?
Ben mutlu eden şeyler arasında doğayla iç içe olmak. Güzel kalpli insanlarla bir arada olmak,onlarla sohbet etmek. Benim için müzik kadar önemli bir hayat katmanı insanın kalbi, insanın ruhu bu kulvarlar benim için kıymetli olduğu için her zaman onlara da çok önem veriyorum, üzerinde çalışıyorum. Okumak, yazmak çok önemlidir benim için. Onun dışında yemek yapmayı çok seviyorum ve sık sık yapıyorum da… Ve de özellikle tatlıları, pastaları yapıyorum. Onlar benim uzmanlık alanım diyebilirim. Birçok milletin yemeklerini yapıyorum. Benim bütün ailem yemek yapmak konusunda usta sayılır. Ve herkesin kendi özel tercihleri var. Dolayısıyla bu böyle bizim aile geleneğimiz ve özelliğimizdir. Erkeklerin de, kadınların da…
Sağlığınız için neler yapıyorsunuz?
Sağlığım için özel olarak bir çaba göstermiyorum. Fakat ben hayat boyunca aslında çok sade beslenmişimdir. Sigara içmiyorum. Onun dışında beslenme konusunda dediğim gibi oldukça sade seçimlerim var. Zararlı içecekler içmiyorum. Mutlaka bol temiz hava alabileceğim ortamda bulunmak istiyorum. Genel olarak çok üşürüm ama ona rağmen kışın bile oda ısınıyorsa mutlaka cam biraz açık olacak ve oradan temiz hava almak zorundayım. Aynı zamanda arabada da öyle. Klimalı ortamlarda neredeyse hiç bulunmuyorum. Zaten hiç tercih etmiyorum. Evde de kullanmıyorum. Arabada da klima açıksa yazın mutlaka camı da açıyorum ki temiz havaya çok önem veriyorum. Onun dışında doğada yürüyüş yapıyorum. Çok yoğun çalıştığım için her zaman öyle bir imkanım olmuyor ama mümkün olduğunca… Ve de iç içe olduğum günlük fark etmediğim şeylere önem verip, dikkat edip onlarla mutlu olmaya çalışıyorum o günün her neyse. Belki günüm çok yoğun, üzücü olaylarla geçebilir ama ona rağmen o günde sevinecek bir şey vardır ve onları fark etmeye çalışıyorum. Kimi zaman çocuğumun gülümsemesidir, bana güç veren mutluluk veren. Kimi zaman benim kendisine vereceğim bir gülümseme ve güzel sözler… Kimi zaman bir çiçek, kimi zaman gökyüzü yani etrafımızda aslında mutlu olmak için sade ama çok gerçek bir sürü şeyler var. Biz sadece bakmıyoruz, bakınca farkına varıyoruz ve bunlar çok kıymetli şeyler. Hayatımızda en kıymetli şeyler… Bunların farkındalığına zaman ayırmak gerekiyor. O zaman daha çok güzellik akıyor. Buna çok önem veriyorum. Bu da ayakta tutuyor.