Buket Yücel Altan
Karanlık düşmüş, taş binalar arasındaki dar sokağı aydınlatan sokak lambaları yanmıştı. Gündüz geçtiğim sokaktaki mimari taşların akı turuncuya bürünmüş sanki başka bir sokak olmuştu. Sokak lambalarının etrafındaki ışıktan hâlenin sarısı gecenin karanlığında dağılırken renk değiştiriyor, turuncudan kırmızıya siyaha akıyordu. Mardin’in bu dar sokağında sadece gece olmamış, ışığın etkisiyle günler, yer, şehir ve düşüncelerim değişmişti.
Enis Batur Ada Defterlerine aldığı notlarda buna benzer bir duygudan bahseder. Heybeli’de kaldığı dönemlerde Burgaz’ın ucundan güneşi batırmıştır. Güneş batışının renklerine kapılmış ilerler: ‘Bir at geçti yanımızdan. Nizam’da sokak lambaları yandı. Denizi tarayan hafif rüzgar kesildi birden. İskeleye doğru inerken bir mevsimin değil bir dönemin kapandığı duygusuna kapıldım.’
Gece, sokak satıcıları için yol, bereket, rızk kapısıdır. Bozacının yavaş yavaş yaklaşan sesi duyulur. Sıcak evinizin kapısını açıp kapınıza kadar gelmiş bozadan alırken, kapınızı kapatana kadar, gecenin soğuğu iliklerinize işler. Sonra bozacı sokak lambası ışığında uzaklaşan sesiyle yoluna devam eder. Orhan Pamuk’un Kafamda Bir Tuhaflık romanının kahramanı Mevlut da sokaklarda boza satmaktadır: ‘Ekim ayından itibaren her akşam boza satmaya başladı. Boza satarken geceleri sürekli yürüdüğü için gözünün önünden güzel resimler ve tuhaf düşünceler geçiyordu. Bazı mahallelerde geceleri tek yaprak kımıldamadığı halde ağaç gölgelerinin kıpırdadığını, sokak lambaları kırık yada sönük olan mahallelerde köpek çetelerinin daha cesur ve kabadayı olduğunu, elektrik direkleri ve kapılara yapıştırılan sünnetçi ve dersane ilanlarının son heceleri arasında kafiye olduğunu o günlerde keşfetti.’ Ve Bozacı Mevlut sokak lambaları ışığında İstanbul gecelerinde gezindiğinde, aslında kafasının içinde gezdiğini farkına varır.
Venedik’de pembe camlı gösterişli sokak lambaları gece bir arada uyuklayan gondolların üzerinde yanar. Suyun oynayışlarıyla birbirine değerek bir piyanonun tuşları misali ahenkli müzik oluşturan gondolların her hareketiyle ışık yer değiştirerek saatlerce seyredilirken başka ve çok güzel bir diyarda olduğunuzu kanıtlamaktadır. Joseph Brodsky, Venedik üzerine denemelerinde bu sihirli şehrin ışıklarla oyununa takılır: ‘İki ucu da sonsuzlukla kırpılmış bir köprü, suyun simsiyah kavisi üzerinde kemer oluşturuyordu. Yabancı diyarlarda, geceleri son sokak lambasıyla çıkagelir sonsuzluk; buradaki de yirmi metre ötemdeydi işte çıt çıkmıyordu.’ Harf Tamircisi Mehmet Uhri ‘Saklı Hayatlar’ kitabında sokak lambasını konuşturur. Etrafında çocukların oynadığı, kedilerin gezdiği, ışığının altında muhabbetlerin edildiği, tavla oynandığı gecelerin yavaş yavaş tükendiği sokaklar tenhalaşmış insanların televizyon başından ayrılmadığı geceler başlamıştır. Sokak lambası karşısındaki atkestanesiyle yalnız kalmıştır. Derken iş makinaları gelir. Artık sokakta yeni siteler yapılacaktır. Sokak lambasının elektriği kesilir. Karşısındaki atkestanesini keserler. Sokağın sıcaklığı ışığı sönmüştür. Evin içinden görülen sokak lambalarının ışığı zamana açılan bir kapı etkisi oluşturur. Orada karanlıktan doğan ışık, mutluluk, umut, henüz yaşanmamış bir sevinç, henüz duymadığımız güzel bir haber gibi bekler. Hepimizin sokağında bir sokak lambası yanar. Işığı yüzümüze vuran. Işığını görmüyorsak o an, biliriz ki artık güneş doğmuştur.
Ekim 2018 Ankara