Unutkanlık, günümüzde neredeyse her yaştaki insanın kâbusu olmaya başladı. Nasıl olmasın? Beyin, yaratılışı itibariyle aslında “unutan” bir organdır.
Hatta unutmak, yaratıcının insanoğluna verdiği en değerli hediyelerden birisidir. Eğer unutma yeteneği bize verilmemiş olsaydı, acı, kötü, zor, hüzünlü, kahredici birçok olumsuz durumu hatırlamaya devam ederdik. Kişinin günlük hayatını devam ettirebilmesi için anlık yaşanan bu tür duyguları unutması gerekir. Bununla birlikte son yıllarda yaşlı/genç demeden pek çok kişinin unutkanlıktan şikayet ettiğini duyar oldum. Hepimiz unutuyoruz. Kimimiz az, kimimiz çok. Unutkanlıkla eş giden hastalıkların yaygınlığını düşündüğümüzde ise korku hissi yaşıyoruz. Unutkanlığın ne kadarı normal, ne kadarı değil. İşte unutkanlıklarımızın masum ve tehlikeli halleri…
Unutmayan insan yok gibi. Hepimiz birçok şeyi unutuyoruz. Unutkanlıkla ilgili hastalık, hemen herkesin aklına “Alzheimer”ı getirse de, bir kafa darbesi, beyin tümörü, ensefalit denilen beyin iltihabı, sara hastalığı, beyinde bir damarın tıkanması da unutkanlığa yol açabiliyor. Bunun için ön şartın, nedeni ne olursa olsun beynin bellek ve yeni bilgileri öğrenmeyle ilgili bölge ya da bölgelerinin etkilenmesi olduğu belirtiliyor. Bu bölgelerin etkilenmesi durumunda ortaya unutkanlık çıkıyor.